Kayıtlar

‘MİNARE GÖLGESİ’ Engin ERGÖNÜLTAŞ

Resim
Büyük bir çizer olan Engin ERGÖNÜLTAŞ, bu ilk romanının üzerinde tam beş yıl çalışmış. Yazar, bu eserini, evin en karanlık bölümü olan mutfakta ve mum ışığında yazmış. Bu beş yıl boyunca sadece romanla ilgilenmiş, başka hiçbir şey düşünmemiş, hiçbir işte çalışmamış. Romanı okumadan önce yazar ve eser hakkında herhangi bir fikrim yoktu. Kitabın kapağı biraz ipucu verse de… Kitabın kapağını Ara Güler’in siyah beyaz bir fotoğrafı süslüyor. Balat taraflarında eski bir mahallenin avlusunda çekişmiş oldukça etkileyici bir fotoğraf. Roman da tıpkı bu fotoğraftaki gibi İstanbul’un Haliç kıyısında, mezarlık ile surlar arasında saklı kalmış kendi halinde, eski ve yoksul bir mahallesinde geçiyor. Eski desek de belki de zamansız bir mahalle burası. “Mahalle, sabah olur olmaz, külleri karıştırılıp canlandırılan, tam sönmemiş bir tandır gibi yeniden harlanmıştı.” (s:290) Romana adını veren deyim romanda şöyle bir anda vücut buluyor ; evinden kaçıp mahallenin minaresine saklanan ve günle...

3 GÜNDE HONG KONG

Resim
ÖNEMLİ PRATİK BİLGİLER: 1-) OCTOPUS CARD: Adeta sihirli bir kart. Tüm araçlarda ; otobüs, tramvay, tren, metro hatta gemi (Star Ferry) dahil geçerli olan, dahası  oteldeki içecek otomatından tutun, marketlerde alışveriş dahi yapabileceğiniz kart. 2-) METRO HARİTASI: Hava limanı ya da metro girişinden temin edilebilir. 3-) YÜRÜYÜŞ AYAKKABISI: Metro geçişlerinde ve birçok yerde yürümeniz gerekebilir. 4-) ŞEMSİYE: Her an tropik bir yağmura yakalanabilirsiniz ya da güneşten korunmanız gerekebilir. 5-) İYİ BİR GEZİ PLANI: Zamanı verimli kullanmak için gezmek istediğiniz yerlere bir plan dahilinde gitmekte fayda var. 6-) HONG KONG DOLARI: 1 TLyaklaşık  2,6 Hong Kong Dolarına tekabül ediyor. 7-) En çok para harcanan şeyler; Ulaşım ve Yemek. HONG KONG'a GELİŞ: THY Uçağı ile 10 saatlik bir uçuşun ardından Hong Kong Havaalanına saat 18:00'de inilir. İlk iş olarak hava limanında bulunan satış bankosundan OCTOPUS CARD satın alınır. Otobüs ile şehri seyrederek Wan Chai...

İSTANBUL KIRMIZISI

Resim
İstanbul Kırmızısı yönetmen olarak tanıdığımız Ferzan Özpetek’in ilk romanıdır. Kitabında İstanbul’u anlatırken ‘ Oysa benim için İstanbul rengarenk bir şehir; İznik çinileriyle sarmalanmış Rüstem Paşa Camii mavisidir. İnsanda uçurtma olma arzusu yaratan kimi günlerin gökyüzü mavisi..’ gibi görsel anlatımlara sıkça yer vererek, renkli bir sinema filmi tadında roman yaratmış. Anlatım tekniğinde okura renkleri anlatırken, bir sinemacı bakışı ile okumayı görsel şölene dönüştürmüş. Günümüz İstanbul’unda geçen romanda,  Ferzan Özpetek’in filmlerinden aşina olduğumuz yaşayan, farkında, sorgulayan ama bir o kadar da hayata sarılan ve kendini yaşamın akışına bırakan insan karakterleri barındırıyor.  Sade anlatımı ile okuru çok kolay içine çeken bir kitap olmuş. İstanbul’dan uzun yıllar uzak kalmış bir yönetmenin eski mahallesine dönüş yolculuğu ile başlayan hikaye, karakterin zihnindeki geri dönüşlerle dünün ve bugünün İstanbul’ unu önümüze seriyor. Roman, birkaç farklı karakt...

20 KASIM ÇOCUK HAKLARI GÜNÜ: BİZ ÇOCUKKEN

Resim
Bugün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü. Biz çocukken yaşadığımız dünya ile bugünkü dünya arasında gözlemlediğim farkları tespit edeceğim. Burada düyamızın çok çok kötü bir durumda olduğu;  savaşlardan kaçan mülteci çocukların durumu, ortadoğuda ölen çocuklar, ülkemizdeki çocuk işçiler ve çocuk gelinler; konusuna değinmiyorum bile. Sıradan, normal, ortalama bir çocuğun eğitim sürecindeki değişiklikleri tespit ettim sadece... BİZ ÇOCUKKEN: İlkokul 5 , ortaokul 3, lise ise 3 yıldı ve okula başladıktan ta liseden mezun olana kadar sistem değişmezdi. Okul bizim için geleceğimizi çizeceğimiz bilim yuvası idi ve dersler boş geçmezdi, boş geçen derslerde kitap okunurdu, çocuklar evlerine gönderilmezdi. Biz çocukken evet öğretmenlerimiz disiplinliydi, tırnakların temizliğine, saçın derli toplu olmasına karışırlardı, geç gelince tek ayak üstünde bekletir ama  kız öğrencileri rencide edecek davranışlarda bulunmaz, mesela etek boyuna karışmazlardı. Öğretmenlerimiz bize ye...

Kadından Kentler

Resim
Kitabın Künyesi: "KADINDAN KENTLER"  Murathan MUNGAN  Metis Yayınları  290 Sayfa Murathan MUNGAN’ın on altı kentte geçen, on altı kadın hikayesini anlattığı bir öykü kitabı olup, okuru adeta edebi anlamda bir Türkiye turuna çıkarmaktadır.  İlk hikaye İzmir’de  başlıyor, İzmir’in Kordon boyunda  uçarı bir neşeyle yürüyen Nurhayat orada aniden yaşadığı bir olay ile hayata bakış açısı bir anda değişiyor. Nurhayat, emin olduğu şeylerden aslında emin olmadığının farkına varıyor.  Bu hikaye ‘Emin Olma’  kavramına  bir gönderme niteliği taşıyor. Adana’da geçen hikayede ise Emine’nin gözünden bir zamanlar pek çok ortak yön bulduğumuz kişilerin, araya giren mesafeler ve geçen zamanın erozyonu ile nasıl uçurumlar açabildiğini ve yabancılaştığını görüyoruz. Bu hikayede yazar, Emine’nin iç sesinden sanata yönelik şöyle bir eleştiri de yapmış;  ‘ Konusunu, olaylarını, sonunu, her şeyini bildiği Madam Bovary’ yi yeniden okumak...

EVSİZLERE ÇORBA DAĞITIMINDA YER ALMAK

Resim
Hayata hiçbir karşılık beklemeden pozitif bir katkımız olması için bir şey yapmak istedik ve bu hafta gönüllü bir faaliyette yer aldık.  Arkadaşlarımızla beraber bir süredir sosyal medyada dikkatimizi çeken Sefkat-Der'in her akşam yaptığı "Evsizlere Çorba Dağıtımı' etkinliğine katıldık. Bu deneyim hakkındaki izlenimlerimi şöyle paylaşabilirim: İlk dikkatimi çeken şu oldu; oraya gittiğimizde oldukça kalabalık bir gönülü grubu vardı. Bu kadar kalabalık bir gönüllü katılımı olduğunu görmekten mutlu oldum.  İstanbul gibi bir yerde, bu insanlar işi gücü bırakıp, o kadar trafiği çekip Taksim Firuzağa'da bulunan Evsizler Evine gelmiş ve çorba dağıtımına yardım edeceklerdi. Umut verici değil mi? Bu durum bana insanın içinde doğal olarak bulunduğuna inandığım "iyilik yapmak ve başkalarına yardım etmek" dürtüsünün ne kadar güçlü olduğunu gösterdi. Bence ortalama her insanın içinde bu duygu var. Belki pek çok kişi yardımı nereye ve nasıl yapacağını bilemediği için...

Burhan Sönmez'in "İstanbul İstanbul"u

Resim
Kuyu gibi hem derin hem dardır İstanbul. Kimisi onun derinliğinde sarhoşlanır, kimisi darlığında sıkılır.  (s.38) 2. Her derde merhem olacak bir söz bulurdum böyle anlarda.  "Umut, vardan iyidir,"   dedim, elimle mazgaldan gelen ışığı göstererek,  "umut, vardan iyidir."  (s.47) 3.  Bir kenti tanımak üç gün,bilmek ise üç kuşak alırmış.  (s.47) 4.  İnsanların ruhunu biliyordum. Gerçeği ister, ama gerçeği anlamazlardı.  (s.56) 5.  "Biz kent mağduruyuz,"  diye devam etti. "  Ya yoksuluz ya mutsuz, çoğu zaman ikisi birden."  (s.59) 6.  Bazı insanlar yalnızlıktan kaçarken, bazıları yalnızlığa kaçardı.  Berber Kamo da şu daracık hücrede sığınacak yer arıyordu." (s.81) 7.  Acı çekeceksem İstanbul'da acı çekmeli, öleceksem İstanbul'da ölmeliydim. ( s.89) 8.   Bir insanın neye güleceğini bilmek, onu tanımanın bir yoluydu.  (s.95), 9.  İnsan bir sarhoşken bir de g...